İmplant çene kemiğinde kansere neden olur mu?

Genellikle 60 yaşın üzerindeki erkeklerde görülen ağız içi kötü huylu tümörler, son zamanlarda 40 yaşın altındaki kadınlarda ve gençlerde de görülmeye başladı

Tüm kötü huylu tümörlerin yüzde 3 ile yüzde 5'i baş ve boyun bölgesinde yer almaktadır. Bunların yaklaşık yarısı ağız boşluğunda bulunmakta ve ağız içi kanser hücresi toplamın yaklaşık yüzde 90'ını oluşturmaktadır. Genellikle tütün ve alkol kullanma alışkanlığı olan 60 yaşın üzerindeki erkeklerde bulunan tümörler, kötü tümör olarak tanımlanır. Ancak bu eğilim değişmeye başladı ve 40 yaşın altında olan hastalarda, herhangi bir risk faktörü olmayan kadınlarda, ergenlerde, hatta çocuklarda giderek daha fazla gözleniyor. Aynı zamanda bunlar diğer daha az tipik risk faktörleri ile de ilişkili olmuştur: Beslenme yetersizlikleri, çok yüksek radyasyona maruz kalma, diş veya implant kökenli tahriş edici faktörler.

 

ÖDEM OLUŞABİLİR

Diş implantları, ağız rehabilitasyonu açısından dişsiz hastaların tedavisi için en iyi seçeneklerden biri haline gelmiştir ve bazı hastalar için tek tedavi şekli olarak kabul edilir. Diş implantlarının evrensel kullanımı nedeniyle, literatürde bunların kullanımı ile ilgili karışıklık sayısında artış bildirmektedir. Bu tür karışıklıklar arasında en sık görülenler arasında, periimplantitis olarak bilinen kemik ve yumuşak dokuları etkileyen iltihabi süreçler vardır. Klinik olarak bu koşullar sıklıkla ödem, kızarıklık, dokuyu oluşturan hücrelerin hacim olarak artması ve hatta yumuşak dokuların yaralanması ile ortaya çıkar ve bunlar bazen kötü huylu değişiklikler olan ayırıcı tanı gerektiren bir görünüm sunar.

 

VAKA SAYISI AZ

Bugüne kadar diş implantları ile ağız içi kanser hücresi üzerine çok az sayıda vaka yayınlanmıştır. Yerel veya bölgesel düzeyde kötücül hastalık öyküsü olan hastalarda birincil kötü huylu kanser hücresi üzerine daha da az yayın vardır. Ancak implant yapımındaki sayısının artışı ile birlikte, ağız içi kanser hücresi vakalarında bir artış görmemiz beklenilesi bir durumdur. Bu yazımda, implant ile ilişkili ağız kanserleri üzerine literatürde yayınlanan vakaların bir değerlendirmesini sunacağım. İmplant ve ağız içi kanser hücresi gelişimi arasında doğrudan bir ilişki olup olmadığını inceliyor ve implantların hangi mekanizmada risk faktörü olarak kabul edilebilir değerlendiriyorum.

Dental implantların ağız içi kanser hücresi gelişimine katkıda bulunabileceği mekanizma çok tartışmalıdır. İmplant yerleştirilmesinin dişeti bağı kaybı nedeniyle epitelden süngerimsi kemiğe ağız içi kanser hücresi gelişimine katkıda bulunabileceğini savunmaktadır.

 

KANSER GELİŞİMİNDE ROL OYNAR

İmplanttaki dişeti bağlantısı doku dengesini etkileyebilecek olan sürekli iltihapla karşılaşır ve bunlara bağlı olarak kanser gelişiminde önemli bir rol oynayabilir: Basit proteinler, kanserli hücrelerin yıkımını sağlayan faktör. Yanlış monte edilmiş protez veya kötü ağız hijyeni gibi rahatsız edici faktörler, alkol ve tütün tüketimi gibi ek risk faktörleri de ilave edilebilir. İncelenen literatürde, belirtilen vakaların büyük çoğunluğu ağız içi kanser hücresi veya implant yerleştirme öncesinde vücudun diğer bölgelerinde kanser öyküsü olan hastalardan oluşmaktaydı. Beslenme eksiklikleri, mide plastiğinin mide seviyesinde bazı besin ve vitaminlerin emilimini alanını azaltması, mide ve bağırsak geçiş hızını artırması ve ayrıca bazı gerekli unsurların emilimini azaltması göz önüne alındığında doku bozukluğunun hızlı evrimini açıklayabiliriz. Bunların her biri implantların yerel tahriş faktörü ile ilişkilidir ve herhangi zehirli bir alışkanlığı olmayan bir hastada süreci açıklayabilir.

 

DOKULAR BOZULUR

Yapılan araştırmalarda 12 olgu arasında, hastaların sadece altısı kötü huylu kanser veya kanser öyküsü göstermedi. 2004 yılında, kötü huylu doku bozukluğu veya risk faktörleri öyküsü olmayan, 64 yaşındaki bir kadın hasta ve 67 yaşındaki erkek hastada ağız içi kanser hücresine iki olgu sundu. Her iki durumda da, görünen doku bozukluğunun kemik ve yumuşak dokuları etkileyen iltihabi süreçler ile ilişkili olanlarla uyumlu olduğu ortaya çıktı. 2008 yılında, beş yıl önce yerleştirilen bir sabit protezi destekleyen implantlar ile ilişkili, sol alt bölgesinde bir doku bozukluğu bulunan 77 yaşındaki bir erkek olgusu bildirmişlerdi.

Hastanın kanser, kemik ve yumuşak dokuları etkileyen iltihabi durum veya dokunun iltihaplanması ya da herhangi bir bilinen risk faktörleri geçmişi yoktu. 2008 yılında, alt kesici bölgede yerleştirilen implantlar etrafında bir iltihaplanma sunarak, kanser öyküsü olmayan, risk faktörleri ılımlı alkol tüketimi ve eskiden sigara içmiş olan 62 yaşındaki bir kadın olgu sunmuştur. Dokuların ışık mikroskobunda incelenmesinde; güvenlik sınırlarının yanı sıra vücudun aynı tarafında lenf yumrusunun ameliyat ile çıkarılması ile cerrahi operasyon gerektiren, orta derecede farklılaşmış kanser hücresi saptandı. 2008 yılında, yaklaşık beş yıl önce sağ alt çenede iki implantı olan, daha sonra dışa doğru büyüyen doku bozukluğu geliştiren, yüksek tansiyon ve kanındaki ürik asit seviyesinin yüksek olması gibi öyküsü olan 76 yaşındaki bir erkek olgusu sundu. Hasta risk faktörleri sunmuyordu ve düzenli olarak check-up için görülmüştü. İlk tedavi olarak, kemik ve yumuşak dokuları etkileyen iltihaplar temizlendi ve 15 gün sonra biyopsi yapıldı. Işık mikroskobuyla yapılan incelemede, iyi derecede farklılaşmış kanser hücresi saptandı. Daha sonra kanser hücresi kesip çıkarıldı.

 

RAHAT ÇIKARILMASI GEREKİYOR

Diş implantları ile ilişkili en sık görülen kanser hücresi peri-implantitistir (kemik ve yumuşak dokuları etkileyen iltihap). Bu belirtilerden herhangi birini, son kanser hücresi taramasını gerçekleştirmek amacıyla kapsamlı olarak izleme gerekliliğinin nedeni budur.

Bu nedenle, ben tıbbi açıdan, bir protez üzerine takılan herhangi bir implantın dişeti-implant dokuların incelenmesi ve bu alanda olası değişiklikleri izlemek amacıyla nispeten rahat çıkarılmasının mümkün olması gerektiğine inanıyorum.

 

RİSKLİ HASTALARDA DÜZENLİ CHECK-UP ŞART

Bir implant tedavisi öncesinde, hastanın risk faktörlerinin yapılandırılmış olması gerekir ve her hasta için uygun bir maliyet-fayda değerlendirmesi yapılmalıdır.

Risk faktörlerine sahip hastalarda, düzenli check-up yapılmalıdır. Ağız boşluğunun tam muayenesi yapılmalıdır. Bir lezyonun herhangi bir sorun ihtimalinde en kısa sürede doğru teşhisi koymak için biyopsi ve sonra hastalığın tanısı amacıyla dokuların ışık mikroskobunda incelemesi gerçekleştirilmelidir.


08/01/2017