Beyefendi tam bir başkan gibi giyiniyor

Erkek giyiminin ünlü ismi Luciano Barbera, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tarzını çok beğendiğini söyledi: Beyefendi tam bir başkan gibi giyiniyor. Her gün taktığı birbirinden farklı kravatları ise birer şaheser

 

Dünyadaki en şık adam olarak adlandırılan Luciano Barbera, tekstil ve giyim endüstrisinde 50 yıldan fazla çalışmış. Ayrıca erkek giyiminin simgesi ve mükemmel kişisel tarzı ile tanınıyor. Luciano, babasının İtalya'daki kumaş fabrikasında tekstil tasarımcısı olarak işe başlamadan önce İtalya ve İngiltere'de çalışmış. Oradaki çalışmaları süresince, ticari müşteri ilişkilerini yönetip en iyi erkek ve kadın giyim markalarının kullandığı kaşmir ve yünlü kumaşları tasarlamış. Kısa süre sonra da kaliteli kumaşları, ikonik renk kombinasyonları ve dikkatli yapısıyla bilinmeye başlayan kendi adıyla özdeş giyim markasını 1971'de hayata geçirdi. İlk koleksiyonu ve daha sonra hazırladığı tasarımların her biri, Luciano'nun kendi tarzını yansıtıyor. Luciano Barbera'nın ürettiği tasarımlar; bugün de kişisel ve akla inanan insanların markası olmaya devam ediyor ve İtalya'da üretiliyor. Dünyaca ünlü erkek giyim tasarımcısı Luciano Barbera'la Çırağan Sarayı'nda sağlıktan modaya kadar uzanan hoş bir söyleşi gerçekleştirdik. Sohbetimizin en heyecan verici noktası Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın nasıl giyindiğini sorduğumda Barbera'nın verdiği cevapta gizliydi: "Beyefendi tam bir başkan gibi giyiniyor. Her gün taktığı birbirinden farklı kravatları ise birer şaheser." İşte, Luciano Barbera ile yaptığımız sohbet...

 

TAKIM ELBİSE TEMEL ÖĞEDİR

"Sevgili dostum, bu hafta Sabah Gazetesi'ndeki köşeme seni taşımaktan memnuniyet duyuyorum. Okurlarımıza sizi tanıtmak istiyorum. Luciano Barbera kimdir?" Luciano, sohbetine şöyle başladı: "Sevgili dostum İlker, senin de üyesi olmandan onur duyduğum Noble Fibers Vakfı'ndan bahsetmek istiyorum. Luciano; 1986'da Noble Fibers Vakfı'nın bir sonraki nesle geçen, tekstil ve giyim endüstrisinin mesleki deneyim ve girişimci ruhunu sağlamak için kurulmuş olan eşsiz bir eğitim programı olan Biella Master'ından ilham almıştır. Bu kuruluş, dünya genelindeki 170'den fazla sayıdaki sponsorla büyümüştür." Bu sırada araya girip "Luciano, bize erkek giyimindeki ana enstrümanlardan detaylı bir şekilde bahseder misiniz?" diye sordum. Bunun üzerine başladı anlatmaya: "Bir beyefendinin gardırobunda takım elbisenin temel bir öğe olduğunu söylemenize gerek yoktur. Bunun yerine size bir hikaye anlatacağım. İlk takım elbisem, ben 24 yaşındayken Milanolu efsanevi terzi Mario Pozzi tarafından yapılmıştı. Bay Pozzi, benim için mükemmel ölçülerde bir takım elbise yapmak için altı ay uğraşmıştı. Güzel bir Saksonya kumaşını keserek kişisel olarak kapıma getirip teslim etmişti. Onu denediğimde, ikimiz de çok mutlu olmuştuk. Neden olmayacaktım ki? O bir dahiydi. Ruhumu tedavi etmesi için büyük bir terziyi çağırmıştım. Bay Pozzi bana şu tavsiyeyi verdi: 'Onu giy ve çıkarma. İki gün boyunca giy. Onunla yemek ye. Onunla uyu. O sadece zarif bir elbise olmayacaktır. 'Sara un tuo vesito', yani o, senin takım elbisen olacaktır." "Peki ya ceket" diyecek oldum. Luciano başladı anlatmaya: "Bir takım elbise sizin işe hazır olduğunuzu, bir ceket ise sizin eğlenceye açık olduğunuzu dünyaya söyler. Benim için ideal bir ceket; yumuşak, doğal çizgilerde ve dengeli orantılarda olmalıdır. Size tam uymalıdır ancak sizi asla sıkmamalıdır. Sert omuz vatkalarına inanmıyorum. Çünkü onlar gösteriş için, tarz için değil. Ayrıca ceketinizi çok sıkı olarak giymeyin. Eğer çok sıkı olursa, bir matador gibi görünürsünüz. Seyahat ediyorsanız, harika bir blazer'a ihtiyacınız vardır. Pek çok olasılıkla bunu halletmeniz mümkündür. Blazer'ınızı her şeyin bir pasaportu olarak düşünebilirsiniz. Pamuk ve keten kumaşlı ceketler; rüzgarlı havada ya da içerisi için uygundur. Yün olanlar ise ılık ya da soğuk havada her gün için en ideal seçimdir. Bir adamı ceketi içerisinde golf ya da tenis oynarken gördüğümde, onunla arkadaş olabileceğimizi bilirim." Erkek giyiminin olmazsa olmazı gömlekler için Luciano Barbera'nın anlattıkları ise şöyle: "Biliyorum, pek çok giysinizin olabileceğini söylemiştim ama gömlekler söz konusu olduğunda geriye dönüyorum. Gömlek, otomobil ya da internet gibi modern yaşamın bir zaferidir. Çünkü gömleği giyip çıkarmak ya da saklamak kolaydır. Ayrıca kolay yıkanır. Bir erkek, istediği kadar gömleğe sahip olmalıdır; ne kadar çok olursa, o kadar iyidir. Omzunda iki pilili gömleği tercih ederim. Çünkü insan vücudundaki uyumu oluşturduğunu düşünüyorum. Gömleklerle ne isterseniz yapabilirsiniz ama her şeyin uyumunu daima oluşturmanız gereklidir. Gündüz için açık mavi çizgili gömlekleri tercih ederim. Akşamları, yanınızdaki güzel bir kadın için sadece bir çerçevesinizdir. Beyazlı bir siyah gömlek mükemmeldir. Asla çok fazla değil, asla çok az da... Ancak, kişisel olarak, çok fazla gömleğim var ve bazen kendi kendime düşünürüm, 'Bu şimdi nereden çıktı?' Çok fazla gömleğinizin olması, kendi zevkinizle kendinize bir sürpriz yapmanıza izin verecektir."

 

BİNLERCE KRAVATIM VAR

Kravat hakkında Luciano'nun söyledikleri de şunlar: "Kravat, kültürü takip eder. 50'lerde papyon takıyordum. 60'larda Windsor bağladım. 70'lerde boynum açık gezdim. 80'lerde 'Bana bulaşma' diyen büyük, agresif bir fiyonk taktım. Şimdi, yumuşak pilili ve daha sade bir bağlamayı keşfettim. Bu basit, tanıtıcı bir bağlama şekli ve iyi hissettiriyor. 10 yıl sonra kravatımı nasıl bağlayacağım kim bilir? Kravatların bir erkeği, diğerlerinden ayırt eden zarafetin parçası olduğunu düşünüyorum. Bu, tümüyle uyum ve detay ile ilgilidir... Kişisel olarak örgü kravatları beğeniyorum. Çünkü günlük, farklı ve kolay tasarımlı. 'Binlerce kravatım var' dediğimde, bana inanın. Yeni bir kravat taktığımda elbiselerim yeniden doğuyor. Her erkeğin bence binlerce; yoksa da yüzlerce kravatı olmalıdır." "Luciano üzerinde çokça durduğumuz sprezzatura'yı biraz açar mısınız?" diye atılıyorum. Heyecanla anlatmaya başlıyor: "Neden asılı, sade bir resme bakıyorsunuz? Bu, 'Saray Adamının Kitabı' olarak adlandırılan, İtalyan Rönesansı'ndan sevdiğim bir kitaba göndermedir. Kitabın temel fikri sprezzatura'dır. Bir kişi, sprezzatura ile dünyaya bakmalıdır. Sprezzatura; tam olarak tarafsızlık ama sessiz mahremiyet ve sade düşünmenin daha iyi bir yolu anlamına gelmektedir. Sprezzatura en zor şeylere, en kolay yolla ulaşılması anlamına gelmektedir. Hangi elbise prensibini takip ediyorsanız edin; içerisinde sert değil, sakin olmalısınız. Sprezzatura, zahmetsiz bir izlenimi geride bırakarak kravatınızı doğal yol ile bağlama, ceketinizi doğal bir yol ile giyme anlamına gelmektedir. Bir şeyi en güçlü ifade etmek olduğundan hafif göstermektir. Bu yaptığım her şeyin arkasındaki felsefedir. Öyleyse, neden asılı bir resme bakıyorsunuz?

 

PANTOLON, AYAKKABIYI ÖPMELİ

Luciano Barbera pantolon hakkında şunları söyledi: "Pantolon uzunluğu üzerine pek çok okul vardır. Amerika'da pantolon paçaları ayakkabıların üzerinde kıvrılır. Pek çok Avrupalı ise kısa paçalı pantolon tercih eder. Hatta biraz çorabı gösterirsiniz. Ne diyebilirim ki! Belki de Avrupalılar sel baskınlarından korkuyordur. Benim tercihim ise; bunu, Avrupa ve Amerika arasındaki yarı yol olduğu için 'Orta-Atlantik Çözümü' olarak adlandırıyorum. Pantolon paçaları ayakkabıları hafifçe öpüyor. Çoraplarınızı görmek istemiyorum ancak ayakkabılarınızı da görmek istemiyorum."


15/05/2016